Latest Event Updates

Tutunciye (Körfez) Hutbesi

Posted on Updated on

Tutunciyye (körfez) başlığı, Emirel Müminin’in (a.s) hutbede geçen şu sözüne ithaftır: “Ben, iki körfezin üzerinde duran kimseyim.” Bu iki körfez, Nübüvvet ve Velayet körfezleridir.
Emirel Müminin İmam Ali (a.s) Kufe ve Medine arasında şöyle buyurdu:
“Hamd olsun Allah’a ki, hava kubbeyi yarmış, havayı açmış, âlemin geniş alanlarını asmış, ışığı parlatmış, ölüyü diriltmiş ve diriyi de öldürmüştür.
Parlayan ve yüce bir hamd ile, ışık saçan ve görkemli biçimde aydınlık saçan bir hamd ile, oraya gönderildiğinde göğe yükselen ve oranın itidaline varana dek hava kubbeye giden bir hamd ile O’na (s.v.t) hamd ederim.
O (s.v.t) gökleri sütunlar olmaksızın yarattı ve onları destek olmaksızın doğrulttu. Sonra da gökleri ışık veren gezegenler ile süsledi ve havada koyu bulutlar hapsetti. Okyanusları ve dağları hep dalgalı olan akıntılara eşlik eden çarpışmaların üzerinde yarattı ve onların kapılarını açtı. Onların güçlü dalgaları çok büyüktür. Ben, O’na (s.v.t) hamd ederim ve hamd, (ancak) O’nadır.
Şehadet ederim ki, O’ndan başka ilah yoktur ve Muhammed (s.a.a) O’nun kulu ve resulüdür. Allah (s.v.t) onu, en yüce topluluktan seçti ve onu, Araplara gönderdi. Onun kendisi gerçekten de hidayet olmuştu ve başkalarını da hidayet etmek için görevlendirildi. Gerçekten de o (s.a.a) tılsım gibiydi ve özden gelmişti. Muhammed (s.a.a) delilleri yükseltti, risaletleri mühürledi ve Müslümanlar, onunla (s.a.a) basiret elde ettiler. Allah (s.v.t) Kendi dinini onunla izhar etti. Allah’ın salatı onun ve tahir ailesinin üzerine olsun.
Ey insanlar! Benim Şialarıma yönelin ve Bana biate sarılın.
En iyi yakinle imanda sabit ve sağlam kalın.
Nebinizin (s.a.a) vasisine sıkıca tutunun zira kurtuluşunuz onda yatıyor ve haşr günü, onun sevgisi sizin kurtarıcınızdır.
Ümit de Benim ümit edilen de.
Ben, iki körfezin üzerinde duran kimseyim.
Ben, iki mağribe (doğu) ve iki maşrike (batı) bakan kimseyim.
Ben, Kendi gözlerimle Allah’ın rahmetini ve firdevsi gördüm.
O, felekte cereyan eden yedinci denizdedir, onun dalgalı büyük denizlerinde yıldızlar ve kendi istikametleri vardır.
Ayrıca kısa bir elbisenin sarılması gibi sarılmış olan toprağı da gördüm ve o, maşriki karşısına alan ve iki körfezden olan sağ taraftaki körfezin üzerindeki bir kabuğun içindedir. Dahası iki körfezin solda olanına doğruymuş gibi olan sudan iki haliç vardır.
Bunları kucaklayan çemberi ve firdevsi de gördüm. Tüm bunlar oranın içindedir ve Rabbinin parmağındaki bir yüzükten başka bir şey değildir.
Batarken güneşi gördüm ve o, yuvasını arayan bir kuş gibiydi. Firdevsin başının sürtüşmesi, iki körfezin karışması ve göklerdeki kubbelerin sesleri olmasaydı yer, güneşin siyah suya –ki o, ılık kaynaktır- inişinden dolayı çıkan sıcaklığın galeyanını duyardı.
Ben, Allah’ın yarattıklarının acayipliklerini bilmişim ki onu, Allah’tan başka hiç kimse bilmez.
Ben, olmuş olanı, olacak olanı ve ilk Âdem’den gelenler için cereyan eden ilk Zer’de olanları bilirim. Hepsi bana açıklanmıştır ve ben de bilmişimdir. Hepsi bana öğretilmiştir ve Ben de öğrenmişimdir.
Dinlemek, yaygaraya sebep olmaz. “Ali’ye musallat olmuşlar ya da Ali, imanından döndü.” Diyecek olmanızdan korkmasaydım size, onların ne ve nerede olduğunu ve kıyamet günü neyle karşılaşacağınızı söylerdim.
İlmin tamamı Bana emanet edilmiştir ve ben de bilmişimdir. Tüm bunların ilmi, sizin bu şeriatınızın Sahibi (s.a.a) hariç tüm Nebilerden (a.s) gizlenmiştir.
O, bana Kendi ilmini öğretti ve Ben de ona (s.a.a) kendi ilmimi öğrettim.
Şüphesiz ki Biz, ilk uyarıcılarız. Biz, ahiretin ve ûlâ’nın uyarıcılarıyız. Biz tüm zaman ve dönemlerin uyarıcılarıyız.
Helak olacak olan Bizimle helak olur ve kurtulan herkes Bizimle kurtulur. Siz, bize ait olan o kudreti kuşatamazsınız. Tohumu yeşerten ve yeli çıkartan, tek başına ceberut ve azamet sahibi olan Kimseye and olsun ki (böyledir).
Rüzgârlar, hava ve kuşlar Benim emrime verildi. Arz ve içindeki her şey Bana sunuldu fakat Ben, ondan yüz çevirdim. Ben dünyayı baş aşağı çevirdim ve o, Benden uzaklaştı. Sonradan gelecek olanlar nasıl Bana galip gelebilir?
Ben en yüce firdevsin üstündeki ve en alçak yedinci (denizin) altındaki her şeyi bildim. En yüce göklerin içindekilerini, arasındakileri ve yerin altındakileri de bildim. Tüm bunlar, her şeyi kuşatan bir ilimden gelmiştir, haber veren (ya da verilen) bir ilimden değil.
En yüce arşın Rabbine yemin ederim ki, isteseydim dedelerinizden, geldikleri yere kadar tüm atalarınızdan, kimden olduklarından, şimdi nerede olduklarından, oldukları yere nasıl geldiklerinden sizi haberdar ederdim. Sizden pek çok kimse var ki, kardeşinin etinden yiyor, babasının kafasından içiyor ve hala da onu özlemekte ve onların kendisiyle birlikte olmasını dilemektedir.
Heyhat, heyhat! Gizliler açıldığı, göğüslerdekiler belli olduğu ve gönüllerdekiler bilindiği vakit Allah’a yemin ederim ki, toprağa dönmüş ve dönüşlerinizi geçirmiş olacaksınız. Bu dönüşler arasında kaç işaret vardır, bu ölmüş ve öldürülmüşler kaç tanedir?! Ben, kuşların kursağında olanları ve vahşi hayvanların karınlarında olanları bilirim. Tüm insanlık, çoktan gitmiş olan ve gelecek olanların arasındadır. Hatırlanmayan zamandan sonu olmayan sona kadar olan şeylerden taraf Bende olan şeylerin tümü size açıklanmış olsaydı gerçekten de pek çok acayip olay, pek çok tuhaf eser ve benim idrak ettiğim her şeyi görürdünüz.
Ben, ilk Nuh’tan önce ilk yaratılışın sahibiyim. Âdem ve Nuh arasında olan ve Benim gazap ettiğim acayip olayları ve helak ettiğim kavimleri keşke bilseydiniz. Söz onların üzerine hak oldu, onların yaptıkları ne de kötüdür.
Ben, ilk tufanın sahibiyim.
Ben, ikinci tufanın sahibiyim.
Ben, İrem’in selinin sahibiyim.
Ben, gizli sırların sahibiyim.
Ben, Ad’ın ve cennetlerin (bahçelerin) sahibiyim.
Ben, Semud’un ve ayetlerin (işaretlerin) sahibiyim.
Ben, orayı helak eden kimseyim.
Ben, depremlere sebebiyet veren kimseyim.
Ben, onların döndüren ve onları helak eden kimseyim.
Ben, bu medeniyetleri inşa eden ve onları yok eden kimseyim.
Ben, onların helakının sebebi ve onların dirilmesinin nedeniyim.
Ben, evvel (ilk) ve ahirim (son).
Ben, zahir (açık) ve batınım (gizli).
Ben, halkadan önceki halka ve dönüşten önceki dönüş ile birlikteyim.
Ben, kalemden önce kalem ve levhadan önce levha ile birlikteyim.
Ben, ilk ezeliyetin sahibiyim.
Ben, Cabulka ve Cabursa’nın sahibiyim.
Ben, yüksekliklerin ve behrem’in (kırmızı gül) sahibiyim.
Ben, sizin göğünüz ve toprağınız yokkenki ilk âlemin müdebbiriyim.”
İbni Suveyreme ayağa kalkıp şöyle sordu: “Sen sen misin, ey Emirel Müminin?”
Emirel Müminin (a.s) şöyle cevapladı:
“Ben, benim. Benim Rabbim ve tüm mahlûkların Rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Halk (yaratılış) ve emr, O’na aittir. O, tüm işleri Kendi hikmetine göre düzenleyen ve gökler ile arzı Kendi kudretiyle yükseltendir.
Belki de aranızda zayıf olanlar şöyle demekte: “Düneyin Şam kuvvetlerinin gölgelediği ve onlarla savaşa gitmeyip onlara Muhammed ve İbrahim’i gönderen İbni Ebu Talib (a.s) değil miydi?” Lakin doğrusu şu ki, elbette pek çok kez Şam ile savaşacak ve onları pek çok kez kılıçtan geçireceğim. Sıffin’de onların orduları ile savaşacak ve Mümine yeni bir hayat vereceğim, tâ ki göğsümdeki adalet susuzluğu dinene dek. Pek çok kez Ammar Yasir ve Uveys Karani için savaşacağım. Hiç kimse “ne zaman, nasıl, ne şekilde, kimin yardımıyla?” demesin. Siz, Şam’ın sahibinin (l.a) bıçaklarla adamları doğradığını ve süngülerle onları kestiğini gördüğünüz zaman durum nasıl olacaktır? Fakat ben ona (l.a) elim bir azap tattıracağım.
Fakat şimdi sevinin zira Rabbimin emriyle, tüm mahlûkatın işi yarın Bana döner. Bu iddia çok da abartılı gözükmesin. Bize ölümlerin ve belaların ilmi, tevil ve tenzil, (hak ve batılı ayıran) fasl-ul hitap ve musibetlerin, vakaların ve belaların ilmi lütfedilmiştir. İlmi bizden kaçan hiçbir şey yoktur.
Bu haktır ve Onu nuru gözleri aldığı zaman ben, bunu göreceğim (Hüseyn’i (a.s) işaret ediyordu) ve depremler ile tutulmalara şahitlik edecek uzun bir zamanda Onun yanında bulunacağım. Müminler, onunla her köşeden ayaklanacaktır. Allah’a yemin ederim ki isteseydim size, onların her birinin isimlerinden ve vakti malum güne kadarki her atalarından olan soylarından haber verirdim.”
Sonra İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu:
“Ey Cabir! Sen şimdi hak ilesin, gelecekte de hak ile olacak ve hak üzere öleceksin. Ey Cabir! Çan yüksek sesle çaldığında, kâbusların uyuşukluğu kişileri sardığında, inek konuştuğunda, işte o gün çok tuhaf olaylar olacaktır. Ateş Benim bakışımla tutuştuğunda, Al-i Osman’ın (l.a) bayrağı kara vadide gözüktüğünde, Basra şaşkınlığa düştüğünde ve birbirlerini alt etmek isteyip her grup diğerini aradığında, Horasan orduları harekete başladığında, Talikan’da Şuayb bin Salih Temimi’ye uyulduğunda, Said Susi’ye Huzistan’da biat edildiğinde, Kürtlerin amaliki için bayrak kaldırıldığında, Araplar Ermenistan ve Slavlar üzerine zafer kazanır, Heraklit Konstatinpol’deki Sinan’ın patriklerine teslim olur. O zaman, Tur’un üzerinde ağaçtan Musa (a.s) ile konuşan kimsenin zuhurunu bekleyin. Bu, herkese görünür olan açık işaretler ile ortaya çıkacak ve onlar için apaçık olacaktır.
Fakat zikretmek istemediğim acayip işaretler ve ortaya çıkarmadığım nişaneler ne kadar da çoktur. Zira onlara tahammül edebilecek kimseyi bulamıyorum.
Ben, secde edişle şeytanın sahibiyim ve ben ona azap edenim. Onun askerleri, Allah’ın emriyle aldatmaca ve kibir üzeredir.
Ben, İdris’i yüce bir makama yükselten kimseyim.
Ben, İsa’nın henüz çocukken beşikte konuştuğu dilim.
Ben, vadileri seren kimseyim.
Ben, arzı düzene sokan kimseyim.
Ben, onu beş parçaya bölen kimseyim ki adları şöyledir: kara, deniz, dağ, mamur ve harap.
Ben, kızıl denizi tercimden ayıran ve akimi de ondan ayıran kimseyim.
Ben, her şeyi her şeyden ayırmışım.
Ben, Tirsa, Canbusa, Barhilun ve Ulyususa’yım.
Ben, onda saklı okyanusu çıkartanım ki atlar ve adamlar sayesinde o, ortaya çıkmıştır. Ondan istediğiniz şeyi alın ve istediğinizi bırakın.”
Sonra İmam (a.s) Ebu Yekzan Ammar bin Yasir’e, Allah’ı ve Resulünü (s.a.a) seven 12.000 adam verdi ve her biri, onları şöyle diyerek destekleyen 12.000 melek taburuna sahipti: “Sevinin zira siz, birbiriniz için en iyi kardeşlersiniz.” Ardından şöyle buyurdu:
“Bundan sonra sizin açıklanmış mevzunun bir kısmını bileceğiniz bir yıldız olacaktır. Behram ve Keyvan (yıldızları) birlikte doğduğunda ve tam olarak bağlandıklarında delilin gizemleri size aşikâr olacaktır. O zaman sarsıntılar ve depremler art arda gelir ve ceyhan (amuderya) kıyılarından Babil çölüne doğru bayraklar kaldırılır.
Ben, rüzgârları estiren kimseyim.
Ben, zulümleri bitiren kimseyim.
Ben, Sina dağının sahibiyim.
Ben, o zahir nurum.
Ben, o parlak burhanım ki, Musa’ya onun nurunun çok çok küçük bir kısmı açıldı.
Tüm bunlar, celal sahibi Allah’tan gelen ilim iledir.
Ben, huld (ebedilik) cennetlerinin sahibiyim.
Ben, ilahi akıntıdan yayılan sudan nehirleri coşturan kimseyim. Ayrıca sütten, saf baldan ve içenler için lezzetli şaraptan olan diğer nehirleri de.
Ben, parlayıp birkaç bölümüne yukarıdan baktığı zaman cehennemi gölgeyen kimseyim. İlk önce sair cehennemi parladı sonra da saker cehennemi ve onun ateşi. Sonra da zalimler için hazırlanmış olan en alttaki cehennem ki tüm bunlar berehut (ıssızlık) vadisinde saklanmıştır. Şafağı çıkaran ve tüm mahlûkatın efendisi olan Rabbe tekrar yemin ederim ki, cibt, tağut, onların kulları ve Mülk ile Melekûtun Sahibini inkâr eden kimseler ebediyen onun içindedir.
Ben, her şeyi bilen ve her şeyde hikmet sahibi olan Kimsenin emriyle tüm bölgeleri kuranım.
Ben, kelimeyim ki onunla işler tamamlanır ve dehirler oluşur.
Ben, bölgeleri dört ve adaları yedi kılan kimseyim: bereketlerin kaynağı güney bölgesi, kuvvet ve egemenliğin kaynağı kuzey bölgesi, depremlerin kaynağı siba bölgesi ve helakların kaynağı çöl bölgesi.
Yıkacak ve adaleti bozacak olan bu zalimlerden dolayı şehirlere eyvahlar olsun! Hadımların, ahmakların ve kadın yöneticilerin olan o hükümetten dolayı musibetler görünmeye başladığında büyük belalar çıkacaktır. O gün, tüm bölgeler batıl şeyleri iddia eden batıl iddiacılar çıkaracaktır. O gün, özlemle mutlak kurtuluşu bekleyin ve birlikler ile onu kabul eden adamları göreceğinizi bilin. O gün, Allah (s.v.t) Necef’in taşlarından altın hazineleri çıkaracaktır ve tüm bunlar, müminin adımını attığı yere serpilecektir. O altının aynı tozu ile kâfir ve münafık değiştirilecek ve takas edilecektir. Sonra kırmızı yakut değersizleşecek ve benzer şekilde diğer mücevherler ve inciler de böyle olacaktır. Bu, en açık delil olacaktır ve o, ortaya çıktığında Allah’ın nuru parlayacak ve O’nun azameti açıkça gözükecektir. Sizin arzuladığınız şeyin tamamı zahir olacak ve en çok istediğiniz şeyin hepsi görünür hale gelecektir.
Ey arzuları sığırların ve tarla hayvanlarınınkine benzeyen kimseler! Kenam’ın oğullarının bayrakları üzerinizde dalgalandığında ve Osman bin Anbese’ninki de Suriye’nin savaş meydanında gözüktüğünde ne halde olacaksınız? İyi bilin ki, o şey Ümeyye (l.a) veya Adiy’den olan biri tarafından asla anlaşılmayacaktır.”
Sonra da ağladı (Allah’ın selamı Onun üzerine olsun) ve ardından şöyle buyurdu:
“Ümmetlere eyvahlar olsun… Yakında bazı münafıklar çıkıp şöyle diyecektir: “Ali, kendi nefsi için Rablik (rububiyet) iddia etti.” Lakin siz, şöyle şahitlikte bulunmalısınız: “Doğrusu Ali (a.s) yaratılmış bir nur ve rızıklandırılan bir kuldur.” Allah’ın ve lanet edicilerin laneti bundan başkasını söyleyenin üzerine olsun.”
Ardından İmam Ali (a.s) aşağı indi ve şöyle buyurdu: “Mülk ve Melekûtun Sahibine sığındım, İzzet ve Ceberut Sahibine güvendim, Kudret ve Melekût Sahibine dayandım, korktuğum ve çekindiğim her şeyden taraf. Ey insanlar sizden hiçbiriniz bu kelimeleri söyleyemez ancak onun başına belalar gelir ve Allah (s.v.t) onu helak ederse o başka.”
Cabir şöyle dedi: “Sadece bu kelimeler mi?”
Bunun üzerine İmam Ali (a.s) “Evet” diye buyurup farklı on üç kelime daha ekledi ve ardından oradan ayrıldı.
Kaynak: Mücem-ul Ehadis-i İmam Mehdi (a.s) c.3 s.27

Hutbet-ul Beyan

Posted on

Hz. Ali: Gaybın anahtarları benim yanımdadır.

Onları Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den ve benden başkası bilmemektedir.

Ben her şeye âlim ve her şeyi bilenim.

Ben Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in hakkında şöyle buyurduğu kimseyim: “Ben ilmin şehri, İmam Ali Aleyhisselam onun kapısıdır.”

Benim önceki semavi suhuflarda zikir olunan Zulkarneyn.

Benim on iki çeşmenin aktığı mukerrem ve aziz taş.

Süleyman bin Davut’un yüzüğü benim yanımdadır.

Benim mahlûkatı sürükleyen.

Benim Levhi Mahfuz. Benim basiretleri ve kalpleri değiştiren.

Mahlûkat bize döner ve onlara hesap soracak olan biziz.

Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şu buyruğu : “Ey Ali Aleyhisselam! Yol senin yolundur, kıyamet günü mahlûkatın toplanacağı mekân senindir.”

Geçmiş ve geleceğin yazılı olduğu kitap ilmi benim yanımdadır.

Benim ilk Âdem, ilk Nuh.

Benim ateşe atıldığı andaki Halil İbrahim, benim Musa. Benim müminlerin munisi.

Benim Sebeplerin Fettah’ı (var edicisi).

Benim bulutları icat eden.

Benim ağaçlara yaprak veren ve yeşerten.

Benim pınarları ve nehirleri var edip coşturarak akıtan.

Benim yeryüzünü yayan ve yedi göğü yükselten.

Fasl-ul Hitap benim yanımdadır.

Benim cennet ve cehennemi bölen.

Benim Allah’ın vahyini tercüme eden ve Allah tarafından masum kılınan.

Benim yeryüzündekilere ve gökyüzündekilere Allah’ın hücceti.

Benim Allah’ın ilminin hazinedarı.

Benim Adalet ve Kıst üzerine kıyam eden.

Benim Dabbet-ul arz (recatta halkı imana hidayet eden ).

Benim İsrafil’in suru.

Benim bütün mahlûkatı saf saf sıraya dizecek olan.

Benim Zuhur vakti bütün yer ve gök yaratıklarının duyacağı ve kimseye gizli olmayacak hak seyhe (çığlık).

Savaşlarda şimşek sesiyle, ben Ali bin Ebu Talibim (Aleyhisselam) diyen benim.

Allah’ın ilk hüccet olarak ortaya çıkarttığı ve haşiyesine “La ilahe illallah Muhammed un Resulullah, Aliyyun veliyullah ve vesiyyuhu” yazdığı benim.

Sonra Arş’ı yarattı ve onun dört rüknüne şöyle yazdı: “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” Sonra yerleri yaratıp etrafına “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” yazdı.

Sonra Levhi Mahfuz’u yarattı ve onun etrafına: “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” yazdı.

Benim yalanlayan herkesin saire gireceği (cehennemin en şiddetli yerlerinden biri ) o saat.

Benim hiçbir şek ve şüphenin olmadığı, müminlere hidayet olan o kitap.

Benim Allah’ın kendisini onlarla çağırmalarını emrettiği Esma-ul Hüsna.

Benim Musa’nın azıcık alıp hidayet olduğu nur.

Benim sarayları alt üst edip yıkan.

Benim müminleri kabirlerinden çıkaracak olan.

Benim yanında Nebilerin kitabından bin tane olan.

Benim dünyadaki bütün lügatlerle konuşan.

Benim Nuh’un sahibi ve onu kurtaran.

Benim Eyüp’ün sahibi ona hastalık ve sonra şifasını verip kurtaran.

Benim Yunus’un sahibi ve onu kurtaran.

Benim Rabbimin nuru ve onun kâmil kudretiyle gökleri direksiz ayakta tutan.

Benim Gafur ve Rahim olan.

Gerçektende benim azabım elim (şiddetli) olan azaptır.

Halil İbrahim benim sayemde âlemlerin Rabbine teslim olup onun faziletini ikrar etti.

Benim Kelim’in asası, onunla bütün mahlûku elimin altına aldım.

Ben Melekût âlemine baktığımda kendimden başka hiçbir şey bulamadım, benden gayrı her şey gaip ve yoktu.

Benim mahlûk ne kadar çoğalsa da onların sayıcısı ve onları Allah’a döndürecek olan.

Benim yanında hiçbir kavil ve hükmün değişmediği ve kullara zulmetmeyen.

Ben Allah’ın yeryüzündeki velisiyim, emirler bana bırakılmıştır ve kullar arasında hâkim olup onlara saltanat eden benim.

Yedi gökyüzünü içindekilerle birlikte ben davet ettim ve onlar icabet ettiler ve onlara emrettim ve onlarda benim emrime itaat ettiler.

Benim bütün Nebi ve Resulleri mebus eden.

Benim Güneş’i ve Ay’ı davet ettiğinde, icabet ettiği kişi.

Benim âlemlerin ve mahlûkatın yaratılış mayası ve fıtratı.

Benim yerleri yayan ve onların iklimlerini bilen.

Benim Allah’ın Emri ve Ruh ta benim.

Allah’ın Resulüne buyurduğu “Bütün kâfirleri ve inat keşleri cehenneme atın siz ikiniz’’ buyurduğu benim.

Benim dağları yükselten ve yerleri yayan.

Benim çeşmeleri akıtan.

Benim bitkileri yeşerten.

Benim ağaçları diken ve meyve verdiren.

Benim mahlûkatın kuvvetini verip takdir eden.

Benim yağmuru yağdıran, yıldırımı düşüren ve sesini işittiren.

Benim şimşeğe ışık verip çaktıran.

Benim Güneş’e ışık veren.

Benim Ay’ı doğurtan.

Benim yıldızları icat eden.

Benim denizlerde gemileri yaratıp seyrettiren.

Benim kıyameti koparacak olan.

Eğer ölürsem ölmemişimdir, eğer öldürülürsem öldürülmemişimdir.

Benim an be an, saat be saat, gece ve gündüz olacakları bilen, kalplerden geçenlere âlim olan, insanoğlunun nefes alıp verişini ve her göz kırpışını bilen ve onların kalbinden neler geçtiğini yahut sinelerinde ne gizlediklerini bilen.

Benim müminlerin namazı. Benim zekâtları, hacları ve cihatları.

Benim Allah’ın buyurduğu o şiddetli ses.

Benim birinci ve sonuncu neşrin sahibi.

Allah’ın yarattığı ilk nur benim nurumdur, benim ve Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nuru bir ve tekdir.

Benim yıldızların sahibi. Benim devletleri zail eden(bitiren).

Benim yeryüzündeki zelzele ve depremlerin sahibi.

Benim ölümün ve belaların sahibi.

Benim fasl-ul hitabın sahibi (hak ve batılı ayıran söz).

Benim güçlü sütunları ve temelleri olan içindekiler ve kendisinin benzerinin yaratılmadığı İrem’in sahibi.

Benim İrem’e nazil olan ve oradaki şeyleri onlara infak edip bağışlayan.

Benim zulüm ve sitem eden önceki cebbarları ve firavunları kılıcım Zulfikarla helak eden.

Benim Nuh’u yaptığı gemiye bindiren ve gemisini taşıyan.

Benim İbrahim’i Nemrut’un ateşinden kurtaran ve benim onun munisi.

Benim sıddık olan Yusuf’un munisi ve onu kuyudan çıkartan.

Benim Musa ve Hızır’ın sahibi ve muallimi.

Benim Var oluş ve melekûtun kaynağı.

Benim rahimlerdekini vücuda getirip şekil veren.

Benim anadan doğma köre, pisi hastasına, pislik hastasına şifa veren.

Mahlûkatın nefis ve kalplerinde olana âlimim, ben evlerinizde yediklerinizden ve sakladıklarınızdan haber veririm.

Ben Allah’ın misal verdiği Be’uze’yim.

Ben o kimseyim ki, Allah-u Teala zulmette beni gaim etmiştir.

Benim Ezille âleminde Allah’ın gaim ettiği ve mahlûktan itaat etme sözü aldığı kişi.

Ama ben zahir olunca onlar inkâr ettiler ve Allah’ın emrine karşı geldiler.

Sonra Allah-u Teala şöyle buyurdu: ‘’Tanıdıkları onlara gelince inkâr ettiler onu’’ Bakara 89. Benim kemiklere eti giydirip, Allah’ın kudretiyle onları inşa edip vücuda getiren.

Benim Allah’ın Arşını öz evlatlarım olan ebrarlarla birlikte hamleden.

Benim ilmin taşıyıcısı.

Benim Kuran’ın teviline ve geçmiş kitaplara âlim olan.

Benim ilimde rasih olan.

Benim göklerde ve yerlerde Allah’ın veçhi.

Benim Cibt ve Tagut’un sahibi ve o ikisini yakacak olan. Allah-u Teala’nın hakkında şöyle buyurduğu: ‘’ayetlerimizi yalanlayanlar ve ayetlerimize karşı kibirlenenler asla o kapıdan içeri giremeyeceklerdir’’ dediği kapı benim.

Benim Cebrail ve Mikail’in hizmet ettiği kişi.

Güneş benim için iki kez geri dönmüştür.

Allah-u Teala Cebrail ve Mikail’i sadece bana itaat etsinler diye görevlendirdi.

Benim Cebrail ve Mikail’i cennet olan suya doğru taşıyan.

Melekler benim ferşime gelip giderler ve orda kemale ererler.

Ve beni dünya iklimlerindeki bütün kullar tanırlar.

Ben Allah’ın isimlerinden biriyim ve o yüce ve azim olan ismi azamdır.

Ben Tur’un sahibiyim.

Benim Mestur Kitap, Beyt-ul Mamur, Hers ve Nesil.

Benim Allah’ın itaatini ruhu olan ve nefes çeken her kalbe farz kıldığı.

Benim evvel ve ahirdekileri neşredecek olan.

Eşkıyaları kılıcım Zülfikar’la katledip ateşimle yakanım.

Allah beni dininin koruyucusu karar kıldı.

Benim zalimlerden intikam alan.

Bütün ümmetlerin itaatime davet edildiklerini görüyorum ve her kes bana karşı kâfir olup bu küfründe ısrar ettiyse mesh edilip insanlıktan çıkartılmıştır.

Ben nifak ehlini Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in Kevser havuzundan uzaklaştıranım.

Ben Allah’ın kullarına açtığı kapıyım, her kim ondan girerse âmânda (kurtuluşta) olacaktır.

Cennet ve cehennemin anahtarları bendedir.

Ben Allah’ın o nuruyum ki, kâfirler onu söndürüp yok etmek ve onun hüccetini (delilini) kırmak için çok çalıştılar ancak Allah velayet nurunu tamamlayacaktır.

Allah-u Teala Resulü Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e Kevser’i ve bana da Hayat nehri’ni eta (bağışlamıştır) etmiştir.

Ben yeryüzünde Allah’ın Resulü Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’le birlikteydim.

Allah beni istediklerine tanıttı ve istediklerini benim marifetimden uzak kılıp menetti.

Hiçbir hareket eden ruhun ve nefes çeken birinin bulunmadığı bir zamanda yeşil gölgede gaim olan bendim.

Benim susan ilim ve konuşan ilim de Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’dir.

Benim önceki asırların sahibi.

Benim Musa’yı denizden geçiren ve Firavun’u orada boğan.

Benim Zille gününün (recat) azabı.

Benim bütün kuşların ve hayvanların dilini bilen.

Benim Allah’ın ayetleri hüccetleri ve emini.

Benim dirilten ve öldüren.

Benim yaratan ve rızk veren.

Benim Semi, Halim ve Basir olan.

Benim yedi göğü ve yedi yeri göz açıp kapayıncaya kadar geçen.

Benim evvel ve ikinci.

Benim Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in hakkında: ‘’bu ümmetin Zulkarneyn’i sensin’’ dediği Zulkarneyn.

Benim Allah-u Teala’nın Salih Nebi için çıkarttığı devenin sahibi.

Benim nagura üfleyen ve bugün kâfirlere kolay olmayan zor bir gündür.

Benim ismi azam ve o isim şudur: ص, ع,ى, ه,ك

Benim beşikteyken İsa’nın diliyle konuşan.

Benim Sıddık olan Yusuf. Allah-u Teala Davut’un tövbesini benim şefaatimle kabul etti.

Benim Kuran-ı Kerim’de buyrulan ‘’O’nun benzerinin benzeri gibi bir şey yok.’’ Şura 42. Benim en büyük azap. Ahiri zamanda İsa benim arkamda namaz kılacak.

Benim istediği şekle giren.

Benim birinci ahiret.

Benim başlatan ve benim geriye döndüren.

Benim nübüvvet kandillerinden bir kandil.

Benim zeytune dallarından bir dal.

Benim kulların amellerini gören.

Yerlerde ve göklerde hiçbir şey benden saklı kalamaz.

Benim hidayet anahtarı.

Benim Mustafa Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nurunun bulunduğu mişkat.

Benim marifetime sahip olmayan hiçbir amel edicinin işinde fayda yoktur.

Benim yerlerin ve göklerin hazinedarı.

Benim adaletle gaim olan.

Benim zamanın bütün olaylarını ve değişimlerini bilen.

Benim karıncaların sayılarını bilen, onları tartan ve onların hafifliklerini bilen de benim.

Benim dağların miktarını ve ağırlıklarını bilen.

Yağmur tanelerinin sayısını bilen de benim.

Benim Allah-u Teala’nın Firavun lanetisine gösterdiği ve onun isyan ettiği büyük ayetler.

Benim iki kez öldürülüp dirilen.

Benim istediği şekilde zuhur den.

Benim kâfirlerin yüzüne toprağı atıp onları helak eden.

Benim bütün yaratıkları sayan çok olsa dahi.

Nebilerin kitaplarından bin kitap benim yanımdadır. Bin tane ümmet benim vilayetimi inkâr ettiğinden dolayı mesh olup insanlıktan çıktı.

Benim geçmiş zamanlarda zikredilen ve ahiri zamanda ortaya çıkacak olan.

Benim önceki zalim ve cebbar Firavun’ları kıran ve yok eden.

Ve sonunda onları çıkartıp azap edecek olanda benim.

Benim Cibt ve Tagut’a azap verip onları yakacak olan.

Benim Yaus’a ve Yavug’a şiddetli azap veren.

Benim yetmiş dille konuşan.

Benim her şeye yetmiş fetva veren.

Benim Kuran’ın tevilini bilen. Ümmetin muhtaç olduğu şeyleri bilen de benim.

Benim kıyamet gününe kadar gecede ve gündüzde birbiri ardına olan olayları ve şeyleri bilen.

Allah-u Teala’nın ismi azamından yetmiş iki isim benim yanımdadır.

Benim yerin doğusunda ve batısında ki mahlûkların amellerini gören ve onlardan hiçbir şey bana gizli kalmaz.

Benim Kâbe, benim

Beyt-ul Haram. Benim

Beyt-ul Atik nasıl ki Allah-u Teala buyuruyor: ‘’O beytin Rabbine ibadet ederler’’ Benim Allah-u Teala’nın bir göz açıp kapamasından daha hızlı bir şekilde yerin doğusuna ve batısına malik ettiği kişi.

Benim Muhammed un Mustafa Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.

Benim Aliyyun Murtaza. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: Ali Aleyhisselam bendendir bende Ali Aleyhisselam’dan ım. Benim Ruh-ul Kuds’la medh edilen.

Benim ismin ve cismin işaret edemediği mana.

Benim eşyaları istediği şekilde vücuda getiren.

Benim onların girdikleri Hitte kapısı.

Benim Ulûhiyet, Halk ve Emr dışında Allah’ın bin sıfatıyla sıfatlanan.

Allah-u Teala Kuran’da şöyle buyuruyor: ‘’Halk ve Emr O’nun içindir’’ ‘’Teberekallahu Rab bil âlemin la havle ve la kuvvete illa billâh el Aliyyil Azim’’

Kaynak:
Meşarik-ul Envar
Şeyhülislam el-Kunduzi el-Hanefi’nin “Yenabi ül Mevedde” kitabı İstanbul bas. Sayfa: 404-405-406)
Hutbetül Beyan Li Emiril Müminin Ali Bin Ebi Talib
el-Kunduzi el Hanefi Yenabi-ül Mevedde. Sayfa, 404- 405- 406 İstanbul bas. Yunus Ramazan Buğyet-üt Talib Tefsir-i Fatihat-ül Kitab. S, 39-57 (Geniş olarak) Mısır el Ezher bas.

Küfe mescidinde Hz. Ali hutbe okurken cemaat bize kendini anlat diye ısrar etti.

Hz. Ali: ”Siz sözlerimi kaldıramazsınız.” dedi. Cemaat ısrar edince yukarıdaki hutbeyi okudu. Hutbe bitmeden ”Haşa Ali Allah oldu dinden imandan çıktı” diyerek cemaat oradan ayrılmaya başladı. Hz. Ali kapıları tutmalarını emir ederek ”Sözlerimi kaldıramazsınız. Kaldırsanızda anlamazsınız.” diyerek hutbeye son verdi.

Teberra ve Tevella

Posted on Updated on

Soru 90:
Ehlibeytten (a.s) rivayet edilmiştir: Gerçekten amellerin en iyisi Tevella (Ehlibeytin Velayetini Kabul etmek ve onlara (as) tabi olmak) ve Teberradır (kişinin Ehlibeyt (as) düşmanlarından beri olduğunu beyan etmesi). Yani Nebiler ve Vasiler olan Allahın Velilerini kendisine hakim/rehber kılmak, ve Allahın düşmanlarına düşman olmak, ki onlar Nebilerin ve Vasilerin ve onların Şialarının düşmanlarıdır. Öyleyse hangi amel diğerinden önce gelir, Tevella yoksa Teberra?

Cevap:
Teberra Tevelladan önce gelir, esasen Velayet, Beraat etmeden kazanılamaz. O (s.v.t) buyurmuştur: {Doğruluk sapıklıktan kesin olarak ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’a küfredip Allah’a iman ederse, işte o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, işitir, bilir.} (Bakara 2:256). Böylece O (s.v.t) Tağutu inkar etmeyi Allaha (s.v.t) iman etmekten öne geçirdi. Ve Tağutu inkar etmek: kişinin, Allah düşmanlarından beri olduğunu beyan etmesidir. Ve Allaha iman etmek: Allahın Velilerini kendine rehber edinmektir.
O yüzden Allaha iman etmek ve Allahın Velisini gerçekten rehber edinmek, kişinin, kendisinin Allahın düşmanlarından beri olduğunu beyan etmediği sürece kazanılamaz. Ve Mücadele Suresinin sonunda O (s.v.t) bu anlamı vurgulamıştır, zira O (svt) şu anlamda buyuruyor: Sen Allaha karşı dik başlılık yapan, Allah ile ve Onun Elçileri ve İmamları ile düşmanlık yapan birini severek Allaha inanan birini bulamazsın, hatta bu dik başlı kişi onların (a.s) en yakın akrabası olsa bile. O (svt) buyurmuştur: {Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun Allah’a ve peygamberine karşı kanunlar koymaya kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın; babaları veya oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsalar bile. İşte Allah öyle kimseleri sevmeyen bir topluluğun kalplerine imanı yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh ile desteklemiştir. Onları içlerinde sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın taraftarıdırlar. Uyanık ol ki, Allah’ın taraftarları hep kurtuluşa erenlerdir.} (Mücadele 58:22)
Ve bu, Allahın Velilerinin kendi yollarıdır, zira onlar herkesten önce kendilerinin Tağuttan beri olduklarını söylerler ki, Tağuttan beraat etmeğin, imandan ve Allaha (svt) teslimiyetten önce geldiğini göstersinler. Aksi halde bir insan Tağutu sevip ona övgüler yağdırdığı halde nasıl müslüman olur?! Ya da Allaha ve Onun (svt) Elçisine karşı dik başlılık yapan birisine iltifat edip onu sevdiği halde nasıl müslüman olur? Hatta bu dikbaşlılık yapan birisi onun ailesinden ya da aşiretinden olsa bile.
İşte, o anlamı vurgulayan ve Allahın düşmanlarından beraat etmeyi Velayetten öne geçirilmesini vurgulayan Yusuf (a.s): {Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir. Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Bizim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.} (Yusuf 12:37-38)

Ahmed el Hasan a.s
Müteşabihat

2014 senesi blog’umuzun istatistikleri

Posted on Updated on

WordPress.com istatistik yardımcı maymunları bu blog için bir 2014 yıllık raporu hazırladılar.

İşte bir alıntı:

Sydney Opera House’daki konser salonu 2,700 kişiyi barındırır. Bu blog, 2014 içinde yaklaşık 47.000 kez görüntülendi. Eğer bu Sydney Opera House’da bir konser olsaydı, bu kadar insanın onu görmesi kapalı gişe yaklaşık 17 gösteri alacaktı.

Raporun tamamını görmek için buraya tıklayın.

27 Recep ve Yapılacak Ameller

Posted on

MEB’ES BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

Selam aleykum ve rahmetullahı ve berakatuhu

Recep ayının 27’si Ehli sünnette göre Hz. Peygamber efendimizin (s.a.a.) miraca çıktığı gün olarak kabul edilir ve 26’sı akşam miraç kandili olarak kutlanır.

Ehl-i Beyt’ten (s.a.) gelen hadislere göre ise bu gün Peygamber efendimiz kırk yaşında iken peygamberliğini halka ilan et emrinin geldiği gündür buyurulmuştur.

MEB’ES ilk vahyin indiği ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğinin ilan edildiği gündür. Bu önemli günü tüm dünya Müslümanlarına tebrik arz ediyorum.

Bu sebepten bugun oruc tutmanın sevabı cok buyuktur. Ve bu gece 12 rekatlık namaz da kılınması mustehaptır.

Şeyh Tusî(r.a) “Misbahu’l-Muteheccid” adlı kitabında şöyle buyururlar: Ebû Cafer, İmam Muhammed Cevad(a.s)dan şöyle rivayet edilmiştir: Receb ayında, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlı olduğu bir gece vardır. O gece, Allah resulü(sallallahu aleyhi ve âlih)’nün peygamberliğe mebus(görevlendirilme) günü olan 27 Receb gecesidir. Bizim şialarımızdan o gecenin amellerini yerine getiren için altmış yılın sevabı vardır.

Kendilerinden o gecenin ameli nedir diye sorulması üzerine buyurdular: Akşam ve yatsı namazını kılıp yattıktan sonra, gece yarısı olmadan herhangi bir saatte kalkar on iki rekat namaz kılarsın. Her rekatta bir Fatiha bir de küçük uzun sure okursun. Küçük uzun sureler, Muhammed Sure’sinden Kur’an’ın sonuna kadar olan surelerdir. Her iki rekatta bir selam vermek suretiyle namazları tamamladıktan sonra, oturur Hamd, Felek, Nas, İhlas, Kafirûn surelerini, Ayetülkursi’yi ve Kadr suresinin, her birisini yedi kere okur, sonra da şu duayı okursun:

ألْحَمْدُ لِلّهِ الَّذى لَمْ یَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ یَکُنْ لَهُ شَریکٌ فى الْمُلْکِ وَلَمْ یَکُنْ لَهُ وَلِىُّ مِنَ الذُّلِّ وَکَبِّرْهُ تَکْبیراً اَللّهُمَّ اِنّى اَسئَلُکَ بِمَعاقِدِ عِزِّکَعَلَى اَرْکانِ عَرْشِکَ وَمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ کِتابِکَ وَبِاسْمِکَ الاْعْظَمِ الاْعْظَمِ، الاْعْظَمِ وَذِکْرِکَ الاْعْلىَ الاْعْلىَ الاْعْلى وَبِکَلِماتِکَ التّامّاتِاَنْ تُصَلِّىَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَاَنْ تَفْعَلَ بى ما اَنْتَ اَهْلُهُ

ALH’AMDU LILLAAHILLAD’EE LAM YATTAKHID’ WALADAN WA LAM YAKULLAHOO SHAREEKUN FIL MULKI WA LAM YAKULLAHOO SHAREEKUN FIL MULKI WA LAM YAKULLAHOO WALIYYUN MINAD’D’ULLI WA KABBIRHU TAKBEERAA

ALLAAHUMMA INNEE AS-ALUKA BI-MA-A’AQIDI I’ZZIKA A’ALAA ARKAANI A’RSHIKA WA MUNTAHAR RAH’MATI MIN KITABEKAA WA BISMIKAL AA’-Z’AMIL AA’-Z’AMIL AA’-ZAM WA D’IKRIKAL AA’-LAL AA’-LAL AA’-LAA WA BI-KALIMATIKAT TAAMMAATIKA AN TU’SALLIYA A’LAA MUH’AMMADIN WA AALIHEE WA AN TAF-A’LA BEEMAA ANTA AHLUH

1. Gusül almak.
2. Oruç tutmak. Bugün oruç tutmak yetmiş yıl oruç tutma hükmündedir.
3. Peygamberimizi ziyaret etmek. (Kabri şerifleri olmazsa, her nereden olursa olsun)
4. Hz. Ali’yi ziyaret etmek. (Kabri şerifleri olmazsa, her nereden olursa olsun)
5. Çokça salavat getirmek.
6. Şu duayı okumak:
یا مَنْ اَمَرَ بِالْعَفْوِ وَالتَّجاوُزِ وَضَمَّنَ نَفْسَهُ الْعَفْوَوَالتَّجاوُزَ یا عَفى وَتَجاوَزَ اُعْفُ عَنّى وَتَجاوَزْ یا کَریمُ اَللّهُمَّ وَقَدْاَکْدَى الطَّلَبُ وَاَعْیَتِ الْحیلَةُ وَالْمَذْهَبُ وَدَرَسَتِ الاْمالُ وَانْقَطَعَالرَّجاَّءُ اِلاّ مِنْکَ وَحْدَکَ لا شَریکَ لَکَ اَللّهُمَّ اِنّى اَجِدُ سُبُلَالْمَطالِبِ اِلَیْکَ مُشْرَعَةً وَمناهِلَ الرَّجاَّءِ لَدَیْکَ مُتْرَعَةً واَبْوابَ الدُّعاَّءِلِمَنْ دَعاکَ مُفتَّحَةً وَالاِْسْتِعانَةَ لِمَنِ اسْتَعانَ بِکَ مُباحَةً وَاَعْلَمُاَنَّکَ لِداعیکَ بِمَوْضِعِ اِجابَةٍ وَللصّارِخِ اِلَیْکَ بِمَرْصَدِ اِغاثَةٍ وَاَنَّ فِىاللَّهْفِ اِلى جُودِکَ وَالضِّمانِ بِعِدَتِکَ عِوَضاً مِنْ مَنْعِ الْباخِلینَ وَمَنْدُوحَةًعَمّا فى اَیْدِى الْمُسْتَاْثِرینَ وَاَنَّکَ لا تَحْتَجِبُ عَنْ خَلْقِکَ اِلاّاَنْ تَحْجُبَهُمُ الاْعْمالُ دُونَکَ وَقَدْ عَلِمْتُ اَنَّ اَفْضَلَ زادِ الرّاحِلِ اِلَیْکَعَزْمُ اِرادَةٍ یَخْتارُکَ بِها وَقَدْ ناجاکَ بِعَزْمِ الاِرادَةِ قَلْبى وَاَسْئَلُکَبِکُلِّ دَعْوَةٍ دَعاکَ بِها راجٍ بَلَّغْتَهُ اَمَلَهُ اَوْصارِخٌ اِلَیْکَ اَغَثْتَصَرْخَتَهُ اَوْ مَلْهُوفٌ مَکْرُوبٌ فَرَّجْتَ کَرْبَهُ اَوْ مُذْنِبٌ خاطِئٌ غَفَرْتَ لَهُ اَوْ مُعافىًاَتْمَمْتَ نِعْمَتَکَ عَلَیْهِ اَوْ فَقیرٌ اَهْدَیْتَ غِناکَ اِلَیْهِ وَلِتِلْکَالَّدعْوَةِ عَلَیْکَ حَقُّ وَعِنْدَکَ مَنْزِلَةٌ اِلاّ صَلَّیْتَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍوَقَضَیْتَ حَوائِجى حَوائِجَ الدُّنْیا وَالاْخِرَةِ وَهذا رَجَبٌ الْمُرَجَّبُ الْمُکَرَّمُالَّذى اَکْرَمْتَنا بِهِ اَوَّلُ اَشْهُرِ الْحُرُمِ اَکْرَمْتَنا بِهِ مِنْ بَیْنِ الاُْمَمِ یاذَاالْجُودِ وَالْکَرَمِ فَنَسْئَلُکَ بِهِ وَبِاسْمِکَ الاْعْظَمِ الاْعْظَمِ الاْعْظَمِ الاْجَلِّالاْکْرَمِ الَّذى خَلَقْتَهُ فَاسْتَقَرَّ فى ظِلِّکَ فَلا یَخْرُجُ مِنْکَ اِلى غَیْرِکَ اَنْتُصَلِّىَ عَلى مُحَمَّدٍ وَاَهْلِ بَیْتِهِ الطّاهِرینَ وَتَجْعَلَنا مِنَ الْعامِلینَ فیهِبِطاعَتِکَ وَالاْمِلینَ فیهِ بِشَفاعَتِکَ اَللّهُمَّ وَاهْدِنا اِلى سَواَّءِ السِّبیلِوَاجْعَلْ مَقیلَنا عِنْدَکَ خَیْرَ مَقیلٍ فى ظِلٍّ ظَلیلٍ فَاِنَّکَ حَسْبُنا وَنِعْمَالوَکیلُ وَالسَّلامُ عَلى عِبادِهِ المُصْطَفَیْنَ وَصَلَواتُهُ عَلَیْهِمْ اَجْمَعینَاَللّهُمَّ وَبارِکَ لَنا فى یَوْمِنا هَذَا الَّذى فَضَّلْتَهُ وَبِکَرامَتِکَجَلَّلْتَهُ وَبِالْمَنْزِلِ [الْعَظیمِ] الاْعْلى اَنْزَلْتَهُ صَلِّ عَلى مَنْ فیهِ اِلى عِبادِکَاَرْسَلْتَهُ وَبِالْمَحَلِّ الْکَریمِ اَحْلَلْتَهُ اَللّهُمَّ صَلِّ عَلَیْهِ صَلوةًداَّئِمَةً تَکُونُ لَکَ شُکْراً وَلَنا ذُخراً وَاجْعَلْ لَنا مِنْ اَمْرِنا یُسراً وَاخْتِمْ لَنابِالسَّعادَةِ اِلى مُنْتَهى آجالِنا وَقَدْ قَبِلْتَ الْیَسیرَ مِنْ اَعْمالِنا وَبَلَّغْتَنابِرَحْمَتِکَ اَفْضَلَ آمالِنا اِنَّکَ عَلى کُلِّشَى ءٍ قَدیرٌ وَصَلَّى اللّهُ عَلى مُحَمَّدٍوَآلِهِ وَسَلَّمَ.

Not: Ehlisünnet rivayetlerine göre Recebin 27’si olan gece Miraç Gecesi’dir, ancak İmam Ali (a.s)’dan gelen rivayetlere göre Miraç Gecesi, Ramazan Ayı’nın 17. gecesinde gerçekleşmiştir.

hqdefault

Muazzam bir tesbih ve düşmanlardan korunma duası

Posted on

Ehli Beyt’in Ka’imi İmam Ahmed el Hasan (a.s) genelde secdeye gittiğinde şu duayı okurdu:

يا هو يا من لا هو الا هو صل على محمد وال محمد وانصرنا على القوم الكافرين

Ye Huv, Ye men Le Huvva illa Huv. Salla ala Muhammed ve eli Muhammed ve ansurna ala’l kavmul’kefirin.

Türkcesi:
Ya Huv! O, Odur ki, Huve’dir ve O’ndan başka kimse yoktur. Muhammad ve eli Muhammed’e rahmetini gönder ve bizleri kafirlere karşı muzaffer eyle!

ve:

Sabah Namazından sonra 10 defa:

أشهد أن لا إله إلا الله، وحده لا شريك له، إلهاً واحداً أحداً فرداً صمداً لم يتخذ صاحبة ولا ولداً)

Eşhadu an la ilaha illa Allah, vahdahu la şareka lahu, ilahan Vahidan Ahadan Fardan Samadan, lam yattakhiz sahibatan vala valadan.

(يا عزيز العز في عزه، يا عزيز يا عزيز يا عزيز، أعزنا بعزك، وأيدنا بنصرك، وابعد عنا همزات الشياطين، وادفع عنا بدفعك، وامنع عنا بمنعك، واجعلنا من خيار خلقك، يا واحد يا أحد يا فرد يا صمد

Ve 1 kez:

Ya Aziz al izza fi izzih, ya Aziz ya Aziz ya Aziz, aizzana be izzik, va ayyidna be nasrik wa abid anna hamzat al şayateen. va idfa anna be dafik, va imna anna be manik, wa ic’alna min khayar khalkik. Ya Vahid, ya Ahad, ya Fard, ya Samad.

Bu duayı her sabah, sabah namazından sonra okunan cinden ve şeytandan emin olur.

(http://almahdyoon.org/imam/esdarat/a3mal3ebadiya)

Hz. Muhammed saas, İmam Ali a.s ve 2. Halife

Posted on

Ebu Abdullah buyurdu ki: «Allah Azze ve Celle aklı yarattı. Akıl, arşın sağ yanından, Onun nurundan yaratılan ilk ruhani(soyut) varlıktır. Allah ona: “Geri dön.” dedi, akıl geri döndü. Sonra ona: “Beri gel.” dedi, akıl beri geldi. Allah Tebareke ve Teâlâ şöyle dedi: “Seni büyük bir yaratılışla yarattım ve seni bütün yarattıklarımdan üstün tuttum.” Sonra Allah, cehaleti tuzlu ve karanlık bir denizden yarattı. Ona:
“Geri dön.” dedi, cehalet geri döndü. Sonra: “Beri gel.” dedi, cehalet beri gel¬medi. Bunun üzerine Allah ona: “Büyüklendin.” dedi ve onu lanetledi… » Kafi C.1 Hadis no:14

Akla gelince; tam akıl Muhammed saas ve onun Halifesi İmam Ali a.s’dır. Çünkü İmam Ali a.s, Peygamber Efendimiz saas’in nefsidir ayette de geçtiği üzere (Biz de, siz de… – Ali İmran:61). Cehalete gelince, tam cehalet ise; ikinci olandır. Ve bu kibrin başlama noktasıdır. Ve İblis’i yoldan çıkartan, onu cehenneme atandır. İblis (l.a) der ki: (rabbi bi mâ agveytenî – “Benim sapmama imkân verdiğin için… Hicr:39), diğer bir deyişle; “Rabbim, benim sapmama imkan verdiğin şey ile ya da azmama sebep olan nankörlükle” demektir. Ve o, bu ayette nankör olarak tarif edilir çünkü kendisi hiçbir kimliğe sahipsiz bir karanlıktır ve (ما – şey) kelimesi, akılsız demek için kullanılır çünkü hiçbir aklı, bilgeliği yoktur.

İmam Ahmed el Hasan a.s, Buzağı Kitabı

Şifa Öğütleyen Hadisler

Posted on

Peygamber Efendimiz saas ve Ehlibeyt a.s’dan Şifa Öğütleyen Hadisler:

1. Arpa: Çorbası yapılır da içilirse, ateşe iyi gelir.

2. Hurma: Resulullah saas buyurdu: Hurma olmayan ev aşsızdır. Hamile kadınlara doğum yapacağı ay içerinde hurma yedirin; çünkü (böyle yapacak olursa) doğacak olan çocuğu sabırlı ve takvalı olur. Ayrıca doğum zamanı da hurma yedirin. Ve Aç karnına da hurma yiyin; çünkü hurma karındaki solucanları (kurtçukları) yok eder.

İmam Sadık (as): Kadınlarınıza hamileliklerinde hurma yedirin; bunu yaparsanız çocuklarınız güzel olurlar.

3. İncir: Resul-i Ekrem (saa): İncir, Cennet meyvelerindendir. İncirin tazesini de kurusunu da yiyin; çünkü incir cinsel gücü artırır ve basuru yok eder.

İmam Rıza (as). İncir ağızdaki kötü kokuyu giderir, kemikleri sağlamlaştırır, saç çıkarır ve hastalıkları uzaklaştırır. İncir varken başka bir ilaca gerek kalmaz.

4. Üzüm: Peygamber Efendimiz saas üzüme çok düşkündü. Kanı temizler, dinçlik, kuvvet ve sağlık verir. Böbrekleri güçlendirir, bağırsakları temizler.

5. Bal: Sıcak su ile karıştırıldığında ishal için en iyi ilaç olarak kabul edilir. Besinlerin besini, içeceklerin içeceği, ilaçların ilacıdır (en iyisidir). İştah açmak için kullanılır. Mideyi güçlendirir, balgamı söker, et koruyucu (etin bozulmaması için kullanılır.. Eskiden çok uzak noktalara et sevketmek için bozulmasın diye balın içine koyup götürürlermiş), saç kremi, göz yatıştırıcı krem ve gargara olarak (diş ve diş etleri için gerçekten çift korumalı bir ilaçtır) kullanılabilinir. Özellikle sabah ılık suyla içilirse çok yararlıdır.

Ayrıca İmam Ahmed el Hasan a.s, balın hafızayı güçlendirdiğini de söylemiştir.
Bunun için bir fincana bal koyup, üstüne ılık su ekleyip, fatiha, ayetel kürsi ve ihlası okuyup, her sabah aç karnına içersek, ezberimizin ve hafızamızın güçleneceğini söylemiştir.

İmam Ali (as): Üç şey hafızayı artırır ve balgamı yok eder: Kuran okumak, bal yemek ve kondur (günlük) çiğnemek.

İmam Sadık (as): İnsanlar bal emmek ve bal yemek gibi bir ilaç bulamazlar.

6. Karpuz: Resulullah saas buyurdu: Kadınlarınızdan hiç kimse yoktur ki, hamile olup karpuz yesin ve evlat veremez olsun.

7. Süt: Resulullah saas süt hakkında şöyle buyurdu: parmağın alın terini sildiği gibi, süt de kalbin ateşini siler. Sırtı güçlendirir, beyni geliştirir, vizyonu yeniler, unutkanlığı uzaklaştırır.

İmam Sadık (as): Kalbinde ve bedeninle zayıflık olan bir kimse kuzu etiyle birlikte süt içsin.

8. Mantar: Resulullah saas buyurdu: Mantar gözler için iyi bir devadır. Doğum kontrolüne de hizmet eder. Felci durdurur.

9. Zeytinyağı: Cilt ve saç için mükemmel bir tedavidir. Yaşlılığı geciktirir. Gastriti tedavi eder.

10. Nar: Resulullah saas nar için, 40 gün boyunca yenirse, sizi şeytan ve şeytani isteklerden temizler.

11. Sirke: Zeytinyağı ile beraber yenir. Aklı güçlendirir.

12. Su: Resul-i Ekrem (saa): Dünyanın en mükemmel içeceğidir. Suyu yavaş yavaş, yudum yudum için; bir defada ve tek nefeste içmeyin; aksi takdirde karaciğer hastalığına yakalanırsınız.

Ayrıca, su içmeden önce Hz. Hüseyin a.s’ı ve şehitlerini hatırlamalı ve onların katillerine lanet etmemiz gerekir. Ve suyu oturarak içmek de sağlımıza faydalıdır.
Resulullah saas buyurdu: “Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı.”

İmam Sadık (as): Aşırı su içmekten sakının; çünkü aşırı su içmek bütün hastalıkların başıdır.

13. Pirinç: İmam Sadık (as): Pirinç iyi bir ilaçtır; doğası serindir ve her hastalıktan uzaktır.

14. Elma: İmam Musa Kazım (as): Biz Ehlibeyt ancak şu iki yolla kendimizi tedavi ederiz: Ateşliyken bedenimize soğuk su dökmekle ve elma yemekle.

İmam Sadık (as): Eğer insanlar elmanın faydalarını bilselerdi, sadece elmayla hastalarını tedavi etmeye çalışırlardı.

15. Armut: İmam Sadık (as): Armut yiyin; çünkü armut kalbe ışık verir ve Allah’ın izniyle içinizdeki dertleri yatıştırır.

16. Yumurta, soğan, zeytin: İmam Musa Kazım (as): Yumurta, soğan ve zeytin yiyenin cinsel gücü artar.

17. Marul: Resul-i Ekrem (saa): Marul/kıvırcık yiyin; çünkü marul hazmi kolaylaştırır ve uyumayı sağlar.

İmam sadık (as): Muhakkak marul-kıvırcık yiyin; çünkü marul kanı tasfiye eder.

18. Ayva: Resul-i Ekrem (saa): Ayva yiyin; çünkü ayva hafızayı güçlendirir, göğüs iltihabını yok eder ve çocuğunuzun güzelleşmesine yardımcı olur.

İmam Ali (as): Ayva yemek erkeğin gücünü artırır ve zayıflığı yok eder.

Resul-i Ekrem (saa): Hamile eşlerinize ayva yedirin; çünkü ayva çocuklarınızı güzelleştirir.

19. Bakla: İmam Sadık (as): Bakla, bacakları arıtır ve sağlamlaştırır.

20. Kavun: İmam Sadık (as): Kavun yiyin; çünkü kavun böbrek taşlarını yok eder.

İmam Sadık (as): Aç karnına kavun yemek felce neden olur.

21. Susam: İmam Sadık (as): [Susamın faydalarını anlatırken şöyle buyurdular:] Eti (bedenin) etini, postu deriyi, çekirdeği de kemikleri yeniler. Bununla birlikte böbrekleri sıcak tutar, mideyi yıkar ve temizler; insanı basure ve idrarın damla damla gelmesine karşı korur; bacakları sağlamlaştırır ve cüzamın kökünü keser.

22. Mercimek: İmam Cafer Sadık (as): Bel ağrıları için mercimek faydalıdır.

23. Soğan: Resul-i Ekrem (saa): Bir şehre girdiğinizde o şehrin soğanından yiyin; bunu yaparsanız o şehre ait veba ve diğer hastalıklardan güvende olursunuz.

24. Kuşüzümü: İmam Ali (as): Her sabah, aç karnına 21 adet kırmızı üzüm (kuşüzümü) yemek, ölümün dışında bütün hastalıkların şifasıdır.

25. Ceviz: İmam Ali (as): Ceviz içini peynirle birlikte yerseniz derman, ikisini ayrı ayrı yerseniz derttir.

Ömrün uzun olması için:
1. İmam Sadık (as). Sürekli canlı kalmak isteyen, yani ömrünün uzamasını isteyen bir kimse kahvaltıyı erken, akşam yemeğini de geç yesin; kadınlarla daha az cinsel ilişkiye girsin ve borç yükünü azaltsın.

Çeşitli hadisler:
1. İmam Rıza (as): Bir şey yediğinizde (yemekten sonra) sırt üstü uzanın ve sağ ayağınızı sol ayağınızın üzerine atın.

2. İmam rıza (as): İlkbaharda soğan, sarımsak ve turşu yemekten kaçının.

3. Resul-i Ekrem (saa): Evliliğin ilk haftasında gelini süt, sirke, kavun ve ekşi elma gibi gıdalardan sakındırın; çünkü evliliğin ilk haftasında kadının rahmi soğuktur ve bu gıdaları alacak olursa kısırlığa neden olur.

4. İmam Sadık (as). Sürekli canlı kalmak isteyen, yani ömrünün uzamasını isteyen bir kimse kahvaltıyı erken, akşam yemeğini de geç yesin; kadınlarla daha az cinsel ilişkiye girsin ve borç yükünü azaltsın.

5. İmam Rıza (as): Dişleri fırçalamak göze ışık verir, saç çıkarır ve (istem dışı) akan gözyaşlarını giderir.

6. İmam Sadık (as): Üç lokma (ekmeği) tuzla yemekle de akşam yemeğini terk etmeyin! Kim akşam yemeği yemeden (uyursa,) yemediği her gece için damarlarından biri ölür ve bir daha da asla faaliyet göstermez.

7. İmam Sadık (as): Banyodan çıkarken ayaklarınızı soğuk suyla yıkayın; çünkü iş baş ağrısını yok eder.

8. İmam Ali (as): Kondur (günlük) çiğnemek diş (etlerin)i sağlamlaştırır, balgamı giderir ve ağız kokusunu yok eder.

9. Resul-i Ekrem (saa): (Saçınızı) kınayla boyayın; çünkü kına göze ışık verir ve saç çıkarır.

10. İmam Sadık (as): Bedenin ağrıya tahammül edebildiği sürece ilaç kullanmaktan sakın.

11. Resul-i Ekrem (saa): İlaç, Allah’ın takdirlerindendir ve Allah’ın emriyle etkili olur.

12. İmam Ali (as): Acıkan yemek yesin, yemekleri iyi çiğnesin, henüz iştahı varken yemekten ayrılsın, büyük abdestini (bir süre) bekletsin; böyle yapan bir kimse, ölüm onu buluncaya dek hastalık yüzü görmez.

Kuran ile Kitap arasında fark var mıdır?

Posted on

Soru 403: Kuran ile Kitap arasında fark var mıdır? Varsa nedir? (Tercümanın açıklaması: “Bazen Kuran, Kitap olarak geçtiği için bu soru soruluyor”)

Gönderen: Muhammed El Moussaoui – Irak

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim,
Elhamdulillah Rabbil Alemin. Allahumme salli ala Muhammed ve alihi Muhammed el eimma vel mehdiyin ve sellim teslimen katira.

Kuran ile Kitap’ın farklı olduğu kesindir. Farklılıklara gelince, ne Kitab’ı ve hangi Kuran’ı arzuladığını ve hangi mertebelerde arzuladığını belirtmeyi gerektirir. Genel olarak, hem Kitap, hem Kuran mevcut olabilir çünkü Kitap’a gelince, bu, bunu kimin yazdığı ve yayınladığı ile alakalıdır. Öbür taraftan Kuran ise, kimin aldığı, topladığı ve okuduğu ile alakalıdır. Allah’ın selamı, merhameti ve rahmeti üzerine olsun.

Ahmed el Hasan Zilkade 1431 Hicri
Cevab’ül Münir Kitabı – 5. Bölüm